NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ
الْمُثَنَّى
حَدَّثَنَا
أَبُو
عَامِرٍ
حَدَّثَنَا
إِبْرَاهِيمُ
بْنُ
طَهْمَانَ
عَنْ عَلِيِّ
بْنِ عَبْدِ
الْأَعْلَى
عَنْ أَبِي
النُّعْمَانِ
عَنْ أَبِي
وَقَّاصٍ
عَنْ زَيْدِ
بْنِ أَرْقَمَ
عَنْ
النَّبِيِّ
صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
قَالَ إِذَا
وَعَدَ الرَّجُلُ
أَخَاهُ
وَمِنْ
نِيَّتِهِ
أَنْ يَفِيَ
لَهُ فَلَمْ
يَفِ وَلَمْ
يَجِئْ
لِلْمِيعَادِ
فَلَا إِثْمَ
عَلَيْهِ
Zeyd İbn Erkam'dan
(rivayet edildiğine göre) Nebi (s.a.v.) şöyle buyurmuştur;
"Bir kimse yerine
getirmek niyetiyle bir (din) kardeşine bir va'd'de bulunur da (bunu bir
mazereti sebebiyle) yerine getiremezse ... günahkâr olmaz.”
İzah:
Tirmizî iman
Bezlü'l-Mechûd
yazarının açıklamasına göre bu hadis-i
şerifin delalet ettiği mana şudur: "Va'di yerine getirmek şer'an vâcib
değildir. Fakat yerine getirmek niyetiyle edilen bir va'di yerine getirmek
İslam ahlâkının bir gereğidir. Bir başka ifadeyle mekârim-i ahlâktandır.
Yerine getirmek niyeti
olmadan vaadde bulunmak ve bu niyyetin icabı olarak da va'di yerine getirmemek
ise münafıklık alâmetidir. Çünkü bu, hadis-i şerifte bir münafıklık alâmeti
sayılmıştır.[Tirmizî, iman]
Bazıları ise meşru bir mazeret
olmaksızın bir va'di yerine getirmenin haram olduğunu ve mevzumuzu teşkil eden
hadis-i şerifte ifade edilmekte olan hususun da bu olduğunu, ayrıca va'di
yerine getirmenin geçmiş dinlerde de dinî bir vecibe olduğunu
söylemişlerdir."
Hanefi ulemasından
Aliyyu'l-Kâri'nin açıklamasına göre ise "bu hadis-i şerif yerine
getirmemek niyetiyle vâdde bulunan bir kimsenin bu va'dini yerine getirse de
getirmese de günahkâr olacağına delâlet etmektedir. Esasen bu şekilde vaadde
bulunmak münafıklık alâmetidir.
Yine bu hadis yerine
getirmek niyyetiyle va'dedip de meşru bir mazeret sebebiyle bu va'dini
gerçekleştiremeyen kimsenin bu halinden dolayı günahkâr olamayacağına delâlet
etmektedir.
Şurası da bir gerçektir
ki, va'di yerine getirmenin vâcib olmadığını söyleyen kimseler için bu hadisten
bir destek yoktur. Çünkü bu hadiste bu hususla ilgili en küçük bir beyan yoktur
ve hadiste bu hususa temas edil- . memektedir.
Bazılarına göre ise bu
hadis yerine getirmemiş bile olsa kişinin sâlih niyyetlerinden dolayı sevab
alacağına delalet etmektedir."
İmam Nevevî'nin
açıklamasına göre; bir kimsenin va'dde bulunmasının caiz olduğunda icma
vardır. Ancak vâdde bulunan kimsenin bu va'dini yerine getirmesi gerekir.
Va'di yerine getirmenin
hükmü üzerinde ulemâ ihtilâfa düşmüştür. İmam Şafiî ile Ebû Hanife'ye ve
cumhura göre va'di yerine getirmek müstehabtir. Yerine getirmediği takdirde
günahkar olmamakla beraber çok çirkin bir iş yapmış olur.
Fakat eğer bu va'di
karşısındakini üzmek ya da zarara uğratmak için yerine getirmemişse günahkâr
olur.
Ulemadan bir cemaate
göre ise va'di yerine getirmek farzdır. Ömer İbn Abdülaziz (r.a.) de
bunlardandır. Bazılarına göre ise bir kimsenin va'dini yerine getirmemesinden
de layı günahkâr sayılması ve bu va'di yerine getirmenin far:; olabilmesi için
bir takım şartların bulunması gerekir. Bu şartların bulunmaması halinde bu
va'din yerine getirilmesi farz olmadığı gibi, bu va'di yerine getirmeyen kimse
de günahkâr olmaz. İhyada geçen "Hz. Nebi hiçbir zaman kesin va'dde
bulunmazdı, va'dde bulunduğu zaman belki kaydını koyardı. Hz. İbn Mesud'da bir
söz verdiği zaman inşallah derdi"[Gazzali, İhyau UIûmi'd-Din, 111,133.]
mealindeki rivayetlerle (4996) numaralı hadis-i şerif, verilen sözü yerine
getirmenin farz olduğunu söyleyenlerin görüşünün daha isabetli olduğunu
göstermektedir.
Bütün bu
açıklamalarımızdan da anlaşıldığı gibi, meşru bir mazeret bulunmadıkça verilen
sözü yerine getirmek icab eder. Yerine getirmemek niyetiyle söz vermek ise
münafıklık alâmetidir.